- Aba altından sopa göstermek: Sert görünmemekle birlikte karşısındakini üstü kapalı bir şekilde korkutmak.
- Açık kapı bırakmak : Sorunlar görüşülürken kestirip atmadan ileride anlaşma olabilecek sözler söylemek, uygun davranışlarda bulunmak.
- Ağzında bakla ıslanmamak : Sır saklayamamak.
- Bal dök yala: Her taraf temiz, her taraf dikkat çekecek kadar temiz.
- Baldırı çıplak : Sataşmak için bahane arayan işi gücü olmayan serseri.
- Balık kavağa çıkınca: Gerçekleşmesi hiç bir zaman mümkün olmayan işler söylenir.
- Baş ütülemek : Dırdır ederek kişiyi huzursuz etmek. Çok konuşmak.
- Cami yıkılmış ama mihrap yerinde: Kadınlar için kullanılır. Yaşlandığı halde güzelliğini kaybetmemiş, hala alımlı.
- Can kulağı ile dinlemek : Aşırı bir dikkat ile dinlemek.
- Canını dişine takmak:Büyük sıkıntıları, tehlikeleri göze alarak bir işi başarmaya çalışmak.
- Cebi delik : Cebinde para bulunmayan. Para tutmayan.
- Çalmadan Oynamak : Çok neşeli olmak, neşesini hareketleri ile belli etmek.
- Çam devirmek : Karşısındakini üzecek, kıracak bir söz söylemek.
- Çamur atmak : İftira etmek.
- Çantada Keklik : Kolay elde edilir olmak.
- Damarına Basmak : Bir kişinin zayıf tarafına dokunup onu kızdırmak.
- Damdan düşer gibi : Hiç beklenilmeyen bir zamanda, yersiz.
- Dış kapının dış mandalı : Uzaktan ilgili
- Dilli Düdük : Çok konuşan, geveze.
- Eceline Susamak : Ölümle sonuçlanabilecek, çok tehlikeli işlere girmek.
- Ekmeğine kan doğramak : Üzüntü ve sıkıntı içinde olmak
- El Etek Çekmek : O işle artık hiç uğraşmamak.
- Fare Düşse Başı Yarılır : Her taraf bomboş, yoksulluk hüküm sürüyor.
- Fırıldak gibi dönmek : Kendi çıkarı için her şekle, her kalıba girmek.
- Fink Atmak : Gönlünce gezmek, eğlenmek, çok neşelenmek, hoplayıp zıplamak.
- Gece silahlı gündüz külahlı : Etrafındakilere iyi görünüp, kimseye sezdirmeden kötü işler yapan, uygunsuz kimse.
- Göbeği çatlamak : Bir işi öğrenmek için çok büyük gayret göstermek.
- Gün görmüş : İyi günler yaşamış, önemli görevler yapmış, hatırı sayılır. Tecrübeli.
- Göze almak: Bir iş ya da davranış dolayısıyla uğrayabileceği, karşılaşabileceği kötü durumu, tehlikeyi önceden düşünüp kabul etmek.
- Hanım evladı : Nazlı, üstüne düşerek büyütülmüş.
- Hapı yutmak : Kötü duruma düşmek.
- Havanda su dövmek : Boş uğraşlarda bulunmak, Boşa çalışmak.
- Irağı yakın etmek : Güçlükleri ortadan kaldırmak.
- Isıtıp ısıtıp önüne koymak : Bilinen bir şeyi bir daha bir daha anlatmak.
- İç etmek : Başkasının malını kendisine ayırıp ortadan kaldırmak.
- İçli dışlı : Samimi, teklifsiz.
- İçi içine sığmamak : Sevinmek, sevinçten çok heyecanlanmak. Çoşmak.
- İçine ateş düşmek: Çok büyük bir acı içinde olmak.
- Kanı kaynamak : Birden sevgi duymak, bağlanmak, sevmek, hoşlanmak.
- Kara yazı : Kötü gelecek, kötü kader.
- Kesenin ağzını açmak : Çok para harcamaya başlamak.
- Kulağı delik : Etrafında olup biteni çabucak haber alan.
- Laf ebesi : Çok söz söyleyen, herkese söz yetiştiren kimse.
- Laf işitmek : Paylanmak, azarlanmak.
- Leke sürmek : Suç atmak, üstüne suç yüklemek.
- Mahkeme duvarına benzemek : Utanması kaybolmak. Utanılacak şeyler söylendiği halde etkilenmemek.
- Makbule geçmek : Beğenilmek, işe yaramak.
- Mart kedisi gibi : Çok çapkın, uçarı, azgın.
- Masal okumak : Kandırmaya çalışmak, yalanlar söyleyerek kandırmaya çalışmak.
- Nal toplamak : Bir yarışta en geride kalmak, başarı gösterememek.
- Nalları dikmek : Ölmek (Hayvan için) kaba kimseler için.
- Ne baş belli ne ayak : Her şey birbirine girmiş, karışık durumda. kimin ne olduğu, ne yaptığı belli değil.
- Ne oldum delisi : Sonradan görmüş, şımarık, ummadığı zenginlik ve şöhrete aniden kavuşturmaktan aşırı derecede şımarmak.
- Ocağına düşmek : Bir kimsenin yardımını dilemek.
- Ok yaydan çıktı : Ahlaksız duruma gelmek, namusunu kaybetmek. Sokağa düşmek.
- Oturduğu dalı kesmek: Çıkarlarını sağladığı kaynağa zarar vermek.
- Ödü patlamak : Çok korkmak, ummadığı anda gelen bir etkiyle çok korkmak.
- Öküz altında buzağı aramak : Fesat düşünce ürünü... alakasız sebeplerle umulmadık şeylerden şüphelenmek...önyargılı, bencil ve birazda fesat kişilerin sahip olduğu bir özelliktir, hiç katlanılmaz
- Ölmüş eşek arıyor ki nalını söksün: Çok cimri. Her şeyden çıkar sağlamaya çalışan kimseler için söylenir.
- Önüne düşmek : Yol göstermek, Rehberlik etmek.
- Örümcek kafalı: Yeniliklere düşman, hiç bir şekilde yenilikleri kabul etmeyen, eskiye körü körüne bağlı olan. Tutucu.
- Pabuç bırakmamak : Hiç bir şeyden korkmamak, çekinmemek, yılmamak.
- Parmak ısırmak : Şaşırmak. Hayranlıktan şaşırıp kalmak.
- Parsayı toplamak : Harcanan bir emeğin karşılığını almak. hak edileni almak.
- Rayına oturmak : İşin yoluna girmesi
- Rest çekmek : Kesin olarak olmaz demek.
- Rol oynamak : Etkili olmak, işin olmasına etki yapmak.
- Ruhu duymamak : Yapılan işin hiç farkında olmamak, sezinlememek.
- Saman alevi gibi parlamak : Birden kızıp köpürmek, çok kısa zamanda hırsı geçmek.
- Sıfırı tüketmek: Hiç bir şeyi kalmamak, bütün imkan ve gücünü kaybetmek.
- Sinek avlamak : İşi veya müşterisi olmadığı için boş oturmak. İşsiz kalmak.
- Şamar oğlanı : Herkesin kolayca sataştığı, dövdüğü, hıncını aldığı kimse.
- Şeytan görsün yüzünü : O kimse ile birlikte olmayı kesinlikle istemiyorum. onu sevmiyorum, görmek istemiyorum.
- Şifayı bulmak : Hasta olmak, hastalanmak.
- Şom ağızlı : Olayları kötü yorumlayan, felaket haberleri veren ve verdiği haberlerin hakikat olmasından korkulan kimse.
- Tabana kuvvet : Binilecek vasıta bulunamadığı için gidilecek yere yürümek.
- Tahtası eksik : Sersem, budala, akılsız.
- Tamtakır kuru bakır : İçi bomboş, boşaltılmış, cebinde parası yok, züğürt.
- Taş atmak : Bir kişiye söz dokundurmak, sitem etmek için söz dokundurmak.
- Ucu ucuna getirmek : Ancak yetişir olmak, hiç fazlası olmamak.
- Ulu orta konuşmak : Düşünmeden söylemek, rastgele söylemek.
- Uzun hikaye: Konunun ayrıntıları pek çoktur. Anlatırsa çok uzun sürer.
- Uzun boylu : Ayrıntılarını hesap ederek, etraflıca, uzun uzadıya.
- Üç buçuk atmak : Korku içinde bulunmak. Korkmak.
- Üçe beşe bakmamak : Çok fazla pazarlık etmeden alış veriş yapmak.
- Üstüne bir bardak su içmek : Bir alacaklının alacağından umudunu kesmek.
- Üzerine tuz biber ekmek : Bir kimsenin acısına fazlalaştıracak, derdini derinleştirecek davranışlarda bulunmak.
- Verip veriştirmek : Ağzına gelen her şeyi söylemek. Ağır konuşmak, ileri geri söylenmek.
- Veryansın etmek : Birinin hakkında atıp tutmak. O kişiye acımadan insafsızca saldırıda bulunmak.
- Vız gelmek : Önemsiz görünmek. Aldırış etmemek.
- Volta atmak: Aşağı yukarı gidip gelmek. Amaçsız dolaşmak.
- Yabana atmak : Önemsiz bulmak, önem vermemek.
- Yağlı müşteri: Çok alış veriş yapan, çok para bırakan kimse.
- Yaka silkmek : Bıkmak, usanmak.
- Yan çizmek : Kendisine verilen işin sorumluluğunu yüklenememek, sorumluluktan kaçmak.
- Zemheri zürefası : Çok soğuk havada ince bir elbise giyerek gezen kişi.
- Zılgıt yemek : Azarlanmak. Çokça paylanmak.
- Zıvanadan çıkmak : Delirmek, akli dengesini kaybetmek. Çok öfkelenmek, kızmak, taşkın hareketlerde bulunmak.
- Zokayı yutmak : Aldatılmak. Zarara uğramak.
- Zurnanın zırt dediği yer : Yapılmakta olan işin en hassas yeri, can alıcı yer.